İktidar ve Saray'ın iç-dış siyasetteki sıkışmışlığı ve ekonomik krizin gittikçe hissedilir olması, yedek kulübesinde beklemekten mafsalları kireçlenen milliyetçi ekibin iştahını kabarttı. Kabinede istediği değişikliklerden arslan payı almak da bu iştah açıcılar arasında.
Son kabine oluşumunda istediğinin alamamış olmak, milliyetçi oluşumu çıldırtmıştı. Arasıra “Biz olmasak sen o Saray'da duramazsın!” edalı âbâ altından sopa göstermeleri boşuna mı? İktidar olup da alternatifsiz bir siyasi oluşuma muhtaç olmanın verdiği ezikliğin Saray duvarlarında nasıl aks-i seda bulduğunu, ah o mermer koridorların dili olsa da anlatsa!
Milliyetçi ve militan ekibin zaman zaman esas oyunculardan daha fazla ilgi toplayıp tezahürat alması Saray'ın sinirlerine dokunuyor ama, ara sıra mayınları patlatması için kullanılması zorunlu hale gelince katlanmaktan başka çare kalmıyor. Davul birinin elinde tokmak diğerinin, görüntüsü muktedirperestler için ne kadar ürkütücü olduğunu tahmin edemezsiniz.
Mevcut iktidar ile son yirmi beş yıla damga vuran kalitesiz siyasi trendde “Dün ne diyordu bugün ne diyor?” tutarlılık testi değerini çoktan yitirdi. Bu yüzden yirmibeş yıl önce meclis podyumuna atılan yağlı ipi çıkarıp getirmenin hiç bir espri değeri yok. ABD'nin eski Başkanı Bill Clinton’ın Trump için “Yalanlarını saymaktan vazgeçin, baş edemezsiniz!” uyarısı boşuna değil. İşi gücü bırakıp iktidar ve Saray'ın tutarsızlıklarını listelemenin ne manası var? Yalana karşı bağışıklık sistemleri çok iyi ve artık onlara yalanlar zarar vermiyor.
Eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani'nin kızı, babasının akli melekelerini iyice yitirdiğini ve Trump'ın aşağılamalarını bu yüzden sineye çektiğini paylaştı. Babası ile arasına koyduğu mesafeyi cümle aleme ilan etmek için de gitti Demokrat Başkan Adayı Kamala'ya destek oldu. Rudy, bir gazetecinin “Bunca yıllık siyasi tecrübeden sonra geriye kötü bir iz bırakmaktan endişe etmiyor musunuz?” sorusuna eski New York Belediye Başkanı'nın cevabı, “Canı cehenneme, nasıl olsa öleceğim!” şeklinde olmuş. Bu hali ile kapısından ayrılmadığı Trump'ı da usandırmış. Eski Başkan Trump, “Rudy'i televizyonlardan uzak tutun. Benim adıma da konuşmasın. Ne zaman konuşsa beni rezil ediyor!” diyesiymiş. Kızı “Babamı televizyonda nasıl görüyorsanız, normal hayatta da öyle!” diye yakınıyor.
Türkiye'de milliyetçi kesimi kontrolsüz reflekslerini anlamak için ülke meselelerinden daha ziyade, ellerinde tuttukları ve ölümü pahasına korumaya kararlı oldukları yükte hafif pahada ağır şeyleri takip etmek belki yapılacak en akıllıca iş. Organize suç örgütleri ve derin yapılanmalarla yakın ilişkiler eskiden gizli tutulurdu. İktidara ortak olmanın verdiği cüret, özgüven ve rehavetten olsa gerek artık, gizleme ihtiyacı duymuyorlar. Milliyetçi Parti Lideri'nin ülkenin legal ve resmi güvenlik kurumlarından daha çok filintalarla görüntü vermesi, haftalık meclis konuşmaları kadar alışılmış hale geldi.
Birkaç haftadır zemin yoklaması yapılan “Yeni Açılım!” söylentilerini hayata geçirmek için fırsat kollandığı biliniyordu. Doğu illerinde çok ciddi kan kaybeden ve itibarını yitiren mevcut hükümetin bütün inandırıcılığı dibe vurdu. En az iktidar kadar itibar fukaralığına düşen milliyetçi oluşumun sözümona yeni bir açılıma öncülük etmesi, dozajı düşük antidepresan tesiri yapacaktı. Öyle de oldu. Açıklamanın mürekkebi kurumadan ülkenin başkentinde gerçekleştirilen terör saldırısı, milliyetçi ekibin cilalarını döküverdi. İktidar ve Saray’ın mı demeliydik?
Geçtiğimiz aylarda Saray ve milliyetçi-muhafazakar parti lideri arasında gerçekleştirilen ikili görüşmelerde, “Yeni Açılım” projesinin görüşülmüş olması yüksek bir ihtimal. Milliyetçi parti lideri kendi üzerine düşeni yapmış olmanın rahatlığını yaşıyor. İyi de, o ikili görüşmede Saray bunun karşılığında ne vermiş olabilir?
Milliyetçi muhalefet iki yıl önce, son kabine oluşumunda kendilerine dirsek gösteren iktidara tükürdüğünü yalatmaya niyetli görünüyor. Bu gün gibi hatırlıyorum. İçişleri Bakanı göreve başladığının ilk haftasında gerçekleştirilen terör saldırısında altı kişi ölmüştü. Ben o olayın da aynen geçen haftaki terör saldırısı gibi rastlantı olduğuna inanmıyorum! Hazır, kabine değişikliği konuşulurken o iş de tatlıya bağlanırsa ülke daha ağır bedel ödemek zorunda kalmasa!
Hafta başındaki söz ve vaatlerinin hafta ortasında boşa çıkacağını bile bile siyasi itibarını kumara yatıran siyasetçileri anlamakta zorlanıyorduk. Meclisi vuran Rudy Giuliani effect'i değil miymiş?