Artık Fethullah Gülen’in insanlık mirasına kazandırdığı değerleri, kavramları, düşünce evrenini irdeleme, yeniden derinlemesine ele alma, bu konularda taze ve güncel sentezleri bir kez daha ortaya koymak, Hocaefendi ve takipçilerine miras borcudur.
Geçmişin Gülen’e ait önemli miraslarından birisi, hiç şüphesiz Abant Toplantıları’dır. Gülen düşüncesinin izini sürebileceğimiz çok önemli ipuçları vardır. Aynı zamanda bu yazıya konu olan dünya aydınlarının yazmış olduğu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı veya farklı yayınevleri tarafından yayınlanan kitaplarda çok önemli analizler, sentezler ve literal anlamda yorumlar vardır. Fethullah Gülen Hocaefendi ‘nin vefatından sonra sanırım bu eserler hakettiği değeri bulacaktır.
Robert A. Hunt ve Yüksel A. Aslandoğan tarafından hazırlanan ve Ufuk kitap tarafından yayınlanan Küresel Barışa Katkılarıyla Gülen Hareketi adlı kitapta, uluslararası araştırmalara konu olacak odaklanma ve farklı bakış açıları buluyoruz. Kitap, 11 sosyal bilimcinin uluslararası iki sempozyuma (Rice ve Dallas Üniversiteleri, 2005-2006) sundukları tebliğlerden oluşuyor.
Gülen hareketini anlamak için Osmanlı geçmişi incelenmelidir
Kitap, Gülen hareketini anlamak için Osmanlı geçmişi incelenmelidir tezini savunuyor. Modern İslami hareketleri inceleyen uluslararası çalışmalarda Türkiye'deki İslami hareketlerin hemen hemen hiç yer almaması, konu ediliyor. Sosyal bilimci Şerif Mardin’in ve diğer sosyal bilimcilerin ortaya koyduğu tecrübeleri paylaşılıyor.
Gülen Hareketi, modern İslam'ı Doğu ve Batı mirasına sahip olarak çok kültürlü yaşıyor.
Kitabın editörlerinden Robert Hunt, "Küreselleşen Dünyanın Müslüman Vatandaşlarını Anlamadaki Güçlükler" başlıklı giriş yazısında, modern İslami hareketleri analiz etmeyi güçleştiren faktörleri sıralarken, Müslüman nüfusunun büyük çoğunluğunun yaşadığı önemli bir coğrafyanın (Türkiye, Orta Asya, Güneydoğu Asya, Avrupa ve İran) sadece terör ve köktendincilik eylemleriyle gündeme gelip bu ülkelerin uzun zamandır verdiği fikri cehde rağmen Müslümanların moderniteyle ilişkisi bağlamında taşra (periferi) sayılmalarından bahsediyor. Hunt, bu bağlamda Gülen hareketinin geldiği ve beslendiği arka plan, kök ve kaynak olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasına işaret ederek bu mirasın nasıl hem Müslüman hem de Avrupa dünyasının bir parçası olduğunun araştırılmasını öneriyor. Gülen hareketinin, modern İslam'ı çok kültürlü ve çok lisanlı bir fenomen olarak yaşaması olgusuna araştırmacıların dikkatini çeken Hunt'ın bu tespiti, Gülen hareketinin dünyadaki diğer modern İslami hareketlerden bağımsız ve özellikle Osmanlı modernleşmesine dayanan kök vurgusuyla örtüşüyor.
Gülen, demokrasi bilincini şekillendiriyor
Demokrasi teriminin tarihsel çerçeveleri aşan iyi tanımlanmış bir terim olmadığını Avrupa ve Amerikan demokrasi anlayışını örnek vererek açıklayan yazar, Gülen ve onun modern Türk siyasal ve dini söyleminin araştırılmasında demokratik anlayış açısından önemli bir kaynak olduğunu savunuyor. Hunt, Gülen'in demokrasi için önemini bu demokrasinin geleceğini belirleyecek olan bilinci şekillendiriyor olmasında görüyor.
Kinetik İslam'ın kontrol altındaki potansiyeli adlı tebliğinde Joshua D. Hendrick, Gülen hareketini, "ilgilerini siyasi isyan yerine, sivil topluma yoğunlaştırma eğilimi gösteren" anlamında sivil kozmopolit İslami eylemcilik olarak niteliyor. Hendrick, hareketin kökenini İslami bir ortayol olarak tanımlayarak, amacın her türlü aşırılık, şiddet ve fanatizmden sakınma olduğunu vurguluyor. Hareketin küresel bir söylem kullanmasına karşın Türk bir hareket olduğunun göz ardı edilmemesinin gereğini vurgulayan yazara göre, Hareket, Türkiye'nin 250 yıllık modernleşme ve laiklik sorunları çerçevesinde gelişen aktivizminin özellikle Türk olan yolu boyunca ilerlemiştir. Yazar, hem laikleştirme politikaları hem İslam'ı ulusal kimliğin bir parçası olarak algılayan Türk çoğunluğun temsil etmekle, Türklüğü Müslümanlıkla tek bir özne konumunda birleştiren Gülen hareketini, Türkiye'nin İslami modernitenin doğallaştırılmasındaki en başarılı temsilcisi olarak görüyor.
Hendrick makalesini, uluslararası politika analizcileri, sosyal teorisyenler ve din bilginlerini, dini ve siyasi aşırılıkların egemen olduğu bir dünyada, bu hareketin potansiyel önemi fark etmeye çağırarak bitiriyor.
Gülen'in sözleri diğer din mensuplarına da uygulanabilme potansiyeli taşıyor
Paul Weller ise, Fethullah Gülen, Dinler, Küreselleşme ve Diyalog başlıklı tebliğinde Toynbee'den aldığı Herodyan taviz ile Zealotçu reaksiyon kavramları üzerinden Gülen hareketini yalnız modernizmle İslam arasında bir uyum aramak değil, aynı zamanda modernizme eleştiri yoluyla yeni ufuklar açan dinamik bir hareket olarak ele almış. Yazara göre öncelikle Müslümanlara hitap etse de Gülen'in sözleri potansiyel olarak diğer din mensuplarına da uygulanabilme kabiliyeti taşıyor.
Gülen Hareketinin ulaştığı çap ve etki alanı, modern dünyayla Müslümanların ilişkisi sorunu incelenirken, Türkiye tecrübesinin görmezden gelinmesinin giderek imkânsızlaşacağını gösteriyor. Bu açıdan ilk olmayan ama ilkler arasında önemli bir yeri olan bir uluslararası çalışma olarak "Küresel Barışa Katkılarıyla Gülen Hareketi" başlıklı kitap, dikkate değer bir çalışma. Kitabın, Gülen Hareketini, küresel meydan okumaya karşı geliştirdiği cevapların potansiyelinde hareketle, önümüzdeki yıllarda daha yakından cevap beklenen bazı sorular üzerinde düşünmeye çağıran bir gündem sunması da özellikle araştırmacıları ilgilendiren bir başka yönü.
Gülen için Batı’dan gelen barış elçisi mesajları bile ne kadar büyük tesir bıraktığını gösteriyor:
Hizmet gönüllülerinin acısını paylaşıyorum. Fethullah Gülen büyük bir kayıptı. Allah onu gerçek bir barış elçisi olarak cenneti ile ödüllendirecektir. Bu eğitim ve barış gayretleri yayılması için sizlerleyim. Dualarım sizinle.. Portekiz/ Rosario Cordeiro -Psikolog ve aktivist
Merseyside bölgesi kraliyet temsilcisi Mark Blundell, Gülen için: ‘’İslami çalışmalar dünyasında çok önemli bir figür ve küresel barışın lideri.’’
Bishop Grosseteste Üniversitesi öğretim üyesi Mark Platter: ‘’Dünyamız büyük bir lideri ve merhametli bir barış elçisini kaybetti. Hep birlikte onun kaybını yas tutuyoruz.’’
‘’Sevgili dostum, barış abidesi Fethullah Gülen’in manevi boyutunu çok iyi ifade eden son video için çok teşekkür ederim. Her yıl 30 Ocak'ta Barış ve Şiddetsizlik için Okul Günü kutlanır, çünkü 1948'de bu günde, şiddetsizliği ve adaletsizliğe karşı barışçıl direnişi savunan ve teşvik eden pasifist bir lider olan Mahatma Gandhi, bu fikirleri savunduğu için bir Hindu aşırılık yanlısı tarafından vurularak öldürüldü. 2025 yılında dünya okullarına Gandhi'nin yanı sıra Gülen figürünü de tanıtmak istiyorum. Birçokları için çok ilham verici olacaktır.’’ Carlos Palma -General Coordinator, Living Peace
KU Leuven Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ides Nicaise: “Fethullah Gülen sadece İslam dünyasının lideri değil, bir dünya lideriydi. Katoliklerin papası Francis’e denk, onunla kıyaslayabileceğim bir isimdi.”
Kitaba Amazon’dan ulaşabilirsiniz:
Muslim Citizens of the Globalized World: Contributions of the Gulen Movement https://a.co/d/9r0GwYs