Baba ve oğul iki öğretmen, Kanada’nın kuzey kutbundaki Nunavut bölgesinde öğretmenliğe başladılar. Erkan Bey daha önce 16 yıl Tataristan’da ve 9 yıl Bangladeş’te öğretmenlik ve idarecilik yapmıştı. 2017 yılından bu yana da Kanada’da ailesiyle yaşamaktaydı. Erkan Bey ve oğlu İkram Bey Ontario eyaletinde gayet iyi ortamlarda öğretmenlik yapıyorlardı; normal hayat standartlarında huzurlu bir hayatları vardı, bulundukları bölgede hizmet ve rehberlik çalışmalarına da omuz veriyorlardı. Bir gün Erkan Beye yıllar önce Kanada genelinde yaptığı öğretmenlik ilanlarından ulaşan Nunavut bölgesinin yetkilileri; kendisini bir okullarında öğretmenlik yapmak üzere mülakata davet ettiler. Uzun ve sohbet havasında yapılan görüşmeden bir süre sonra kararlarını ilettiler ve kabul ettiği takdirde gelip öğretmenliğe başlayabileceğini bildirdiler. Babasının gitme kararından bir süre sonra İkram Bey de aynı yere müracaat etti ve mülakattan sonra onun da öğretmenlik talebi kabul edildi.
Baba; “Biz buraya niçin geldik?”
Kuzey Kutbundaki Nunavut bölgesinde; yaklaşık 41.500 nüfusa sahip İnuit yerlileri yaşar. Yerliler balık ve ren geyiği avcılığı ve tuzakçılık diye bilinen kutup ayılarını ve tilkileri bir çeşit yakalama yöntemiyle geçimlerini sağlarlar. Ancak zamanla kutup ayılarının avlanmasına sınırlamalar getirilmiştir. Sadece bir insana saldırma durumunda vurabilme izni verilmiştir ve bu tip tehlikeli durumlara karşı ise herkes evinde silah bulundurmaktadır. Bu bölge -60 dereceye kadar düşen yakıcı soğuğuyla, bir yerden bir yere kızaklarla gidilebilen “buzullar” bölgesidir.
Burada insan zevkini okşayan hiçbir imkan yoktur. İkram Bey şu soruyu yöneltir babasına; “Baba biz buraya niçin geldik?” Aslında sorunun cevabını kendisi de çok iyi bilir ama sevgili babasından duymak ister. Şöyle cevap verir Erkan Bey; “Biz eski güzel günlerde olduğu gibi Allah rızası için; insanlara, velilere ve çocuklara sahip çıkmak, bildiğimiz güzellikleri onlarla paylaşmak için buradayız.” İkram bey aslında gönül dünyasında yer alan bu rıza ufuklu cevabın huzurunu iliklerine kadar hisseder… Ve şimdiden Erkan Bey yapacakları veli ziyaretlerinin, İkram Bey de öğrencilerle yapacakları ders dışı aktivitelerin hayallerini kurmaya başlamışlar bile. Fethullah Gülen Hocaefendi; “Hayal kurun, hayalleriniz dua yerine geçsin, dualarınızı da Rabbim kabul eylesin.” diye dua ederdi ya, buradaki samimi hayaller dualara; dualar da Rabbimizin rıza ufkuna çoktan ulaşmış elhamdülillah…
Siz buraya ilk gelen Müslümanlarsınız:
Daha önce zaman zaman oraya dışardan gelen öğretmenler ağır hayat şartlarından dolayı kısa sürede ayrılmışlardır. Bu sebeple yetkililer ve yerli komşular; Erkan ve İkram Beyleri çok iyi karşılamış ve alışmaları için her türlü kolaylığı sağlamaya çalışmışlar. Sevgili öğretmenlerimiz yemek ve ikramlardaki hassasiyetlerinden dolayı; “Müslüman” olduklarını ve yemeklerde dikkat etmeleri gereken hususular olduğunu anlatmak zorunda kalınca; okul müdürü tebessüm ederek; “Siz buraya gelen ilk Müslümanlarsınız, hiç merak etmeyin ikramlarımıza dikkat edeceğiz.” demiş. Okuldaki idareciler, öğretmenler ve komşular adete gözlerinin içine bakarlar; “Bir ihtiyacınız var mı?” diye sık sık sorarak onlara soğuk iklime inat sıcak dostluklarını göstermektedirler. Ve sevgili öğretmenlerimiz ilk misafirleri olarak okul müdürünü ve eşini evlerine davet ederler. Misafirlerine gelirken yanlarında getirdikleri yiyeceklerle “bizim üsul” bir kahvaltı hazırlarlar. Görünen o ki kısa bir süre sonra Erken ve İkram Beylerin ailesi de yanlarına gelince yerli güzel insanlarla; davet ve ikram ortamlarında kalıcı dostluklar kuracaklar, daha önce görev yaptıkları ülkelerde olduğu gibi…
Biz sizin çocuklarınız için buradayız:
Tabii ki dışardan gelen adam; yerlilerin bilinç altında bazı soru ve endişelerle yer eder. Bu dünyalarda yabancı “sömürmeye gelen adam” peşin hükmüyle karşı karşıyadır ki bu normal bir doğal tepkidir; Orada yıllardır görev yapan yerli bir öğretmen; “Ben burada benim gibi yerli öğretmenleri olmasını çok isterim.” deyince İkram Bey; “Biz de bunun için buradayız öğrencilerin güzel bir eğitim almasını ve burada öğretmenlik yapmalarını hedefliyoruz.” deyince heyecanlanır, duygulanır ve adata mutluluktan yerinde duramaz… Ve böylesi bir yaklaşım; öğretmenlerimize oradaki insanlar tarafından daha gönülden sahip çıkılmasına vesile olur…
“Benim nam-ı celilim, güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır.”
Fethullah Gülen Hocaefendi, “Nam-ı Celili Muhammedi” isimli sohbetinde; Sevgili Peygamber Efendimizin; “Benim nam-ı celilim, güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır.” sözünü, hem bir müjde hem de bir ulaşılması gereken bir hedef olarak izah ediyor. Sevgili baba-oğul iki öğretmenimizle yaptığımız görüşmemizde, kendilerine bu sohbet hatırlatılınca; gönül dünyalarında adeta bir bilinç altı gibi duran bu ideal ufuk, yüzlerinde mahcup ve tatlı bir tebessüm olarak beliriveriyor ve sükût etmeyi tercih ederek lisan-ı halleriyle cevap veriyorlar.