Fethullah Gülen Hocaefendi Konferansı’nın ardından

  • Kemal Gülen
  • Kemal Gülen
    07 Eki 2025 11:08


     

    Bir üniversitenin bu kadar iftira, bühtan ve yalanlara maruz kalmış insana sahip çıkması başlı başına kıymet ifade ediyor. Fethullah Gülen Hocaefendi kendi memleketinde bilmem kaç tane müebbetle yargılanırken, aynı kitaplardan aynı sohbetlerden dünya entelektüelleri ona, “Barışı yeniden inşa eden, diyalogun temsilcisi veya birlikte yaşama sanatının ressamı” diye bakıyor. Görenedir görene, köre nedir köre ne?

     

    Yakın körlüğünü sadece Türkiye’deki siyasetçiler ve hukukçular yaşamıyor tabii. Kendini hizmetine adamış gönüllülerde de benzer bir “mum dibini aydınlatmaz” hali var. Yabancı ilim insanları “Biz bu cevheri niye bu kadar geç fark etmişiz?” diye hayıflanırken, gönüllü ilim insanları ve dinleyicilerde ise “Meğer hocamız hiç çaktırmadan çok bilimsel metotlarla bize rehberlik etmiş, bizim hiç haberimiz olmamış” hayıflanması var.

     

    Drew Üniversitesi asırlık bir kurum. Orman içinde dingin bir atmosferi var. İki salon Konferans için ayrılmış ayrıca diğer sosyal ihtiyaçlar için ayrılan mekanlarda konuşmacılar, misafirler ayaküstü sürekli sohbet halindeler. Respect Eğitim Kurumları ve Peaceisland Diyalog Derneği gönüllüleri misafirleri rahat ettirmek için vızır vızır çalışıyor. Ben de K.G ile Yoldayız için röportajlar yapıyorum. Kerim Balcı Bey kendine bir stüdyo kurmuş hemen bütün konuşmacılarla ayrıca kendi perspektifinden açılımlar yapıyor, kayıtlar alıyor. Sunum kadar kıymetli bu sorgulamalar inşallah yakında Respect’in YouTube kanalında yer alacak.

     

    Sunum yapan insanlar arasında yaşını başını almış ununu elemiş eleğini asmış ilim adamları da var daha üniversitede okumakta olan genç kardeşlerimiz de. Avustralya, Afrika, Avrupa ve Amerika’dan gelmişler. Müslüman, Ehl-i kitap, Budist ve daha farklı din ve anlayışları temsil eden kişilerin hemen hepsi farklı uzmanlık alanlarına sahipler. Ortak yönleri ise barış içinde yaşanabilir bir dünya hayal eden ve bunu pratiğe dökebilen Hocaefendi’yi kendi perspektiflerinden ama akademik bir üslupla tahlil edebilmek.

    Hocaefendi nasıl bir eğitim sistemi önerdi ki dünya çapında farklı ülkelerde bu kadar başarılı oldu ve hemen hepsi başarılı olduğu kadar evrensel ahlaki değerler açısından çok üst seviyede yerlerini aldı? Dünyanın büyük bir bölümünde hala kadının adı yokken, Hocaefendi kadınların okuması ve onların hayatın içinde üretken olabilmesi için hangi projeleri hayata geçirdi? Bilim dünyası Tanrıyı-Allah’ı hala laboratuvarın dışında tutmaya çalışırken, Hocaefendi bilim ve dini nasıl bir araya getirerek eğitimin vazgeçilmez bir parçası yaptı? Barışın inşası için birçok bilimsel teori ortaya atılırken, Hizmet Hareketi dünyanın kabul ettiği bu teorileri bile aşan uygulamaları nasıl hayata geçirdi?

     

    Diyalog kelimesi bizim dünyamızda bile ateşten bir gömlek kabul ediliyordu. Hala Türkiye’de Alevi, Kürt ve azınlıklarla ilgili diyalog tam oturmamışken, Hocaefendi, Çin’den Maçin’e, şarktan-garba diyalog anlayışını nasıl yerleştirdi? Ve daha birçok konu.

     

    Bazı konular ilk defa gündeme gelirken bazıları da zaman geçtikte geliştiriliyor, bilimsel bir tabana oturtuluyor ve asrın idrakine bu cevherler kendi konumlarında bir zarfla sunuluyor ve bunu hizmetin temel değerlerini içselleştirmiş yeni dostlar yapıyorlar.

     

    Sunumların ardından soru-cevap bölümleri ciddi müzakerelerin yapıldığı anlar. Bağımsız bilim insanı olmanın hakkını veriyorlar. Sağlam öneriler ve eleştiriler getiren hocalar da var. Bütün bu sorgulamalar Hocaefendi’yi kendi kaynaklarından ve pratiğinden daha iyi anlamak ve gelecek kuşaklara şüpheden arındırılmış hizmet pratiği bırakmak için.

     

    “Biz Hocaefendi’yi yeni keşfediyoruz” diyen birçok insanla ayak üstü sohbet ettim. “Hayatım Hizmet’in içinde geçti, Asya’dan Afrika’ya birçok kıtada görev yaptım, son dönemde hapis yattım çıktım ama hiç vazgeçmedim” diyen bir arkadaşım, “Abi, biz gönülden bağlanmışız bu Hizmet’e, deli gibi seviyoruz Hocamızı. Bu kadar akademik anlatılmasaydı da ben yine hizmetime devam ediyordum. Ama böylesini dinlemek de hoşuma gitti.” diye sevincini paylaştı.

     

    En önemlisi bütün bu çalışmalar akademik usul ile yapıldı. Sunumlar ve eserler yarının dünyasına değerli bir kaynak olarak bırakıldı. Türkçe birçok seminer ve konferans düzenlenmişti ama İngilizce versiyonu pek azdı. Bu yüzden bilim dili İngilizce ile bu kaynakların literatüre girmesi, kütüphanelerde yerini alacak olması insanlık adına büyük kazanım.

     

    Son olarak açılış konuşmalarının yapıldığı cuma günü Suat Yıldırım Hoca, Abdullah Aymaz abi ve Naci Tosun beylerin “hoş geldiniz” konuşmalarının anlamı bir başkaydı. Altmış yıllık yol arkadaşları ve hocalarının sene-i devriyesinde böyle muhteşem bir etkinlikle hatırlanması ve ona yakışır şekilde yad edilmesinin mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Kanada’dan teşrif eden Suat Yıldırım Hocam, yeniden takım giymiş ve kravat takmıştı adeta gençleşmişti, ilerleyen yaşına rağmen bir o salon bir bu salon iki gün boyunca üniversite koridorlarını arşınladı.

     

    Pazar günü sonbaharın serin rüzgarlarıyla, gün kızıllığı ağaçları okşayıp yere solgun düşmeye başladığında herkes yorgunluk kahveleri ellerinde birbiriyle vedalaşıyordu. Ağzımızda latif bir tat bırakmıştı konferans. Sekiz aylık hazırlık süreci iki günde bitmişti ama çok şükür sorunsuz hem de bereketli bitmişti. Konferans binasından ayrılırken üniversite bahçesinde “Fethullah Gülen’in düşünceleri ve pratiği” yazılı pankartları gördüm, onlarca. Ve Hocaefendi’nin şu ironik sözünü hatırladım: “Biz bitmedik, Allah bizi topraktan yeniden bitiriyor.”
    07 Eki 2025 11:08