Kağıt üzerinde gerçekleştirilen çözüm sürecinin kavram kargaşası hala devam ediyor. İktidar ve İmralı Heyeti farklı frekanslarda kalmaya ısrar ettiklerinden olsa gerek her açıklamadan sonra araya, bozacı ve şıracı ekibi girip ayar vermek zorunda kalıyorlar. Birinin A dediğini diğeri B anlıyor. Saray “Winner takes all!”, “Kazanan bütün parsayı toplar!” hırsından vazgeçmiyor, İmralı'da “Biz size bey'at etmeyiz!” diye meramını anlatmaya çalışıyor.
İktidar ve Saray'ın İmralı tarafının isteklerine kulak asmadığı ortada. Dünün terör örgütü ile siyasi bir oluşum olarak aynı masaya oturmak, anlaşma yapmak ve asgari konsensus sağlamak ağırlarına gidiyor ama bu noktadan sonra yapacak bir şey yok. Seçmen tabanından yükselen “Hangi tavizleri verdiniz?” rahatsızlıklarına alışacaklar. Çözüm sürecini Saray'ın kendi ile ilişkilendirme dayatması İmralı Ekibi'nden gelen “Biz devlet ile anlaşıyoruz!” duvarına çarpıp dağıldı. Saray sonrası için de sürekliliği sağlamak ancak böyle mümkün. Öyle ya, aniden emr-i Hakk vaki oluverirse bunca emek-semek ne olacak?
Saray İttifakına dahil olan ve sadece tabelası ile bilinen milliyetçi kanat “Terörsüz Türkiye için DEM kendini feshetmeli!” demez mi? Sadece kendilerine ezberletilenleri tekrar eden bu akıl özürlü kesimin, Saray'ın düşünce ve beklentilerini seslendirdikleri belli. Devlet kibri arkasına saklanıp, olmayacak şeyleri çarşının meczup ve kıt akıllılarına söyletiyorlar. Akıllarınca sürecin karşı tarafını tek kullanımlık Çin Malları piyasasına düşürecekler. İktidar partisi içinde aynen böyle tek kullanımlık siyasi döküntü ve sığıntılar var. Dışarıda olupta “Hadi sen de bize katıl!” çağrısına ağzının suyu akan omurgasız siyasiler iktidarın şehvetini artırıyor ama DEM, şimdilik uzaktan selamlaşmakta kararlı.
Çözüm sürecinin ta başından itibaren, iktidarın isteksizliği, işi ağırdan alması ya da “Kervan yolda ikmal olur!” gizemi çözülemedi. Bu gün ya da yarın mevcut iktidara alternatif siyasi oluşumların kendilerini feshetmeleri gerektiğine dair bir kurala ilk defa şahit oluyoruz. Kaldı ki, şu an İmralı'yı temsil eden siyasi oluşum, yıllar önce kapatılan benzer bir partinin devamı. İktidar zoruyla kapanan parti, karar kendilerine tebliğ edilmeden farklı bir isim ile seçmen tabanını yeni arayış belirsizliğinden kurtarmıştı.
İktidarın süreç konusundaki tutarsızlıklarına her gün bir yenisi ekleniyor. MİT Başkanı'nın siyasi partileri süreç ile alakalı ziyaret etmesindeki gariplik, bilmem sadece bizim mi dikkatimize takıldı? Konu ile alakalı olması gereken İçişleri Bakanı, her topa kafaya çıkan Saray sözcüleri, Meclis Mutfağı'nın menüsünü yakından takip eden TBMM Başkanı'nın suyu mu çıktı?
Siyaset ve gündem dışı kalması gereken MİT'in Saray ve İktidarın postası ya da emireri olarak boy göstermesi pek yakışık almadı. Çözüm sürecinin geride bıraktığı ve hala patlama riski olan mayınları temizleme işinin ortak payda olabilecek siyasi bir heyete ihale edilmesi gerekmez miydi? Ayrıca, İmralı Heyeti'nin kendi siyasi ajandası konusundaki ısrarının devam ettiği bir ortamda MİT Başkanı ile yola getiriliyor olması iplerin gerilmesine sebeb olabilir. Her fırsatta “Bu nazik ortamda herkesin ne söylediğine ve yaptığına dikkat etmesi şart!” uyarısı sadece İmralı Heyeti için icat edilen tek yönlü mecburi istikamet dayatması olarak sırıtıyor.
İktidarın hükümet sözcüsü, koltuk değneği muhalefet, ipleri kendi elinde tuttuğuna çok fazla inanmış. Cumhurbaşkanlığı için düşünülen etnik kökenli, biri Alevi, diğeri Kürt yardımcı teklifi toplumsal barıştan daha çok sus payı ya da siyasi rüşvet darlığına takıldı. İmralı Heyeti'nin ayağına yuvarlanan topu “Neden olmasın? Gelecek seçimlerde Kürt Kökenli bir cumhurbaşkanı hiç de uzak bir ihtimal değil!” şeklinde göğsünde yumuşattıktan sonra gole çevirmesi iktidar kanadında şok tesiri yaptı. İmralı Heyeti yardımcılıktan öte ülkeyi idareye talip olmak gibi uzun soluklu bir ajandaya sahip. Her fırsatta “Biz devlet ile anlaşıyoruz!” diyerek Saray'ın minnet, ulufe ve bahşişini geri çevirmeleri bu yüzden olsa gerek.
MİT Başkanı'nın koltuk değneği muhalefet ile yaptığı görüşmeye gizemli Siyah Çanta ile giderken, muhalefetin diğer kanadına elini-kolunu sallayarak gitmesi, meseleyi dar bir zeminde tutma gayretlerinin bir göstergesiydi. İnsan hiç olmazsa nezaket icabı bir paket Godiva şekerlemesi götürmez mi? Gidilen yere eli boş gitmek siyasi örf açısından çok ayıp.
Siyah Çanta ile özelde İmralı Heyeti'ne genelde de iktidar karşıtlarına aba altından sopa göstermek ancak bu kadar hoyratça olabilirdi. Hem de bunu yapan Saray'ın değil, ülkenin hizmetine amade olması gereken MİT Başkanı. Şaşırmadık! İktidar ve Saray darlığına sıkışan Başkan'ın Adamlarıyla ancak bu kadar!