HER ŞEY ESKİDE KALACAK

  • Erkan Çıplak
  • Erkan Çıplak
    20 Nis 2025 12:33
    HER ŞEY ESKİDE KALACAK

    Bugün, yolumu biraz uzatma pahasına da olsa eski mahallemden geçtim. Maksadım, her mevsim fotoğraflarını çektiğim birbirinden güzel japon kiraz ağaçlarının çiçek açıp açmadığını kontrol etmek ve eğer görebilirsem eski komşularıma da selam vermekti. Fakat kirazlar henüz çiçek açmamış ve sanki sözleşmişler gibi tanıdığım hiç kimseye de rastlamadım. Bir an, üç dakikalık süreye beş yılı sığdırdığımı fark ettim. Bir zamanlar hemen her gün adımladığım sokaklar, selam verip muhabbet ettiğim komşularımın evleri arasından sanki bir yabancı gibi geçmiştim ve her şey adeta eskimeye yüz tutmuş bir hatıraya dönüşmüştü. Kızımın okul dönüşü yolunu gözlediğim, oğlumu antremana uğurladığım, eşimle yürüyüş yaptığım, kenarlarındaki ağaçlarını suladığım, çiçekler ektiğim sokak artık o eski sokak değildi… Sanki alıştığımı sandığım bu yerler artık bana faniliğini haykırıyordu… Gelinen, yaşanılan ve geride sadece hatırası kalan asude  mekanlardı  sadece. 

    Kiraz ağaçlarının çiçeklerini görme sevincim dakikalar içinde hüzne dönüşmüştü. Arabasını yıkarken uzun uzun sohbet ettiğim Phillip’i de göremedim, o benim en yakın komşumdu ve komşuluğu da mükemmeldi. Eşimin güzel yemekleriyle sayesinde kalbini kazanmıştık. O evdeki ilk bayramımızda bir kucak dolusu çiçekle gelip “bugün sizin için özelmiş, bunu kutlamak istedim!” dediğinde o da bizimkini fethetmişti. Galiba, en çok onunla vakit geçirmiştik çünkü onunla birlikteyken gurbet elde baba hasretimizi dindirdiğimizi fark etmiştik. Karısının kramatoryumdaki cenaze törenindeki kısacık konuşmasında bile bize teşekkür etmesi, ne derece ince fikirli ve vefalı bir adam olduğunun ispatıydı. 

    Karşı komşum yaşlı Peter ile el makası vesilesiyle tanışmıştık. Evin önündeki bitkiyi budarken elimdeki küçük makas yerine bana daha büyük makas getirmesi bu güzel dostluğun ilk adımı olmuştu. Hiç aklında tutamadığı ismim yerine bana her zaman “my friend” diye hitap ederdi. Yılbaşında aldığımız mini hediye onu çok mutlu etmişti. Maalesef son ziyaretimde, ne yaşlı komşum Peter”ı ne de küçük garajına milim milim sığdırmaya çalıştığı metalik gri arabasını görebilmiştim.

    23 numarada oturan Lee’nin  küçük oğlunu hatırladım. Her sabah eşi Margaret, bir elinde köpek diğer elinde scooter’a binmiş oğlunu tutarak evimizin önünden geçerdi. Yarım saat sonra ise elinde sadece köpek ve scooter ile yorgun bir şekilde dönerdi… Artık ezberlediğim bu gündelik koşturmaca her akşam aynı şekilde tekrarlanırdı.  Karşı komşum genç Peter’ı da göremedim, yine motoru ile bir yerlere gitmiş olmalı… Köşedeki eve baktım belki Malcom ve Eşi Gill’ı görürüm diye ama onlar da yoktu. Gill ile üç sene önce sokağımızı temizlerken tanışmış ve eşine taze açma göndererek muhabbeti pekiştirmiştik. Hatta Dialog Society’nin iftar programına davet etmiştik ve onlar da nezaketle teşrif etmişlerdi. Programdan ziyadesiyle memnun olduklarını dile getirmiş, okunan ezanı kast ederek çok farklı duygular hissettiklerini söylemişlerdi.   

    Her yürüyüşe çıktığımda, yıllardır evinden çıkamayan Gwen’in karşı kaldırımdaki evinin penceresine bakar ve oradaysa mutlaka ona el sallardım, o da bana karşılık verirdi. Bari onu göreyim, el sallayım diye yavaşladım fakat pencereye baktığımda evin yenilendiğini ve başka birilerinin yaşadığını fark ettim. O gün, en çok sarsıldığım an o andı. Dünyanın faniliği daha somut bir şekilde tokat gibi geldi suratıma. Eve baktım uzun uzun, hatırladığım hatıralar sanki hiç yaşanmamış gibiydi. Anılar silinmiş, yaşanmışlıklar bir bir kaybolmuş ve artık orada el sallayacağım kimse kalmamıştı! Belli ki biz mahalleden taşındıktan sonra son yıllarını evinde geçiren sevgili komşum Gwen da artık başka bir aleme göç etmişti.

    Son bakışımı yıllarca yaşadığımız o asude evimize çevirmiş; penceresinde, eşimin özene bezene yetiştirmeye çalıştığı rengarenk orkideleri aramış ama bulamamıştım! Dış kapımız, üzerini kaplayan sarmaşık güllerinden yoksun, sanki tacı elinden alınmış bir prenses gibi mahzun duruyordu. 

    Bitişik evin penceresinde ise Phillip’in rahmetli eşinin en sevdiği sarı çiçekler vardı. Oysa sadece o pencerenin bile ne çok hatırası vardı. Eşi kronik hasta olduğu için çok nadiren pencereye çıkar ve oradan konuşurdu bizimle. Biz de saat kaç olursa olsun eve gelip giderken pencereye mutlaka bakar ve bu kıymetli anı değerlendirir, ona moral verirdik. Uzun uzun baktım pencereye ama kimse yoktu artık, sadece ayrılığın simgesi sarı çiçekler vardı.

    Son olarak eski evimizin ön bahçesindeki papatyaları fark ettim. Futbol sahasından getirmiştim ezilmesinler diye… Onlar da bu jeste karşılık orayı çok sevmiş ve çoğalarak büyükçe bir alanı kaplamışlardı. Hatıralardan geriye sadece beyaz papatyalarımın kalması beni çok mutlu etti.  Çünkü papatyalırım, oradaki hayatımızın yaşanmışlığının bir emaresi gibiydi. Orası, gurbet diyarındaki sıla hasretini dindirdiğimiz ilk evimizdi.  Fakat biz gurbeti vatan yapma gayretindeydik. Bir sevk-i ilahi ile buraya geldiğimize göre, aldığımız terbiye ve öğretimiz gereği vardığımız bu yeri çiçek bahçesine çevirmek olmalıydı vazifemiz. Bu bir lutuf değildi, omuzlara konmuş mesuliyetin gereğiydi. Komşularımıza “siz farklısınız” dedirtmek, sadece bahçelerde değil gönüllerde de çiçekler açtırmakla mümkün olacaktı.

    Komşularımızın, uzağa taşınmayalım diye haftalarca aynı mahalleden  bizim için ev aramalarını burnumun direği sızlayarak hatırladım ve eski mahalleme veda ederek ayrıldım. Bu veda bana her şeyin eskide kaldığını hissettirdi. O an anladım ki bu dünya hayatı, hatıra biriktirmekten ibaret belli bir zaman dilimi sadece. İyi ya da kötü hatıra biriktirmek bizim tercihimize kalmış. Zamanımız varken çiçek dikmek, henüz hayattayken komşuya el sallamak ve sohbet etmek, bir porsiyon ekmekle ve küçük bir hediye ile kalp kazanmak herkesin yapabileceği kolay ve fıtri başlangıçlar… 

     Mahallenin çıkışındaki tarihi köprüye doğru arabamı sürerken gözüm dikiz aynasına ilişti. Hatıralarımın da aynada küçülen mahallemin görüntüsü gibi geride kaldığını hissettim.  Ve nefsime dedim ki, ne kadar güzel olsa da her şey eskide kalacak, zaman geri gelmeyecek ve ömür sermayesi çok kıymetli! İradenin hakkını ver ve iyi hatıralar biriktir.  

    İlerleyen günlerde eski mahalleme tekrar gideceğim, daha doğrusu yolumu oraya düşüreceğim… Belki o zaman kirazlar çiçek açmış olur, belki eski komşularıma rastlarım. Onlarla geçmiş günleri yad eder, yeni hatıralar biriktiririz. Hatta onları en kısa zamanda kahvaltıya veya öğle yemeğine davet ederiz, eşimin nefis yemeklerini özlemişlerdir.

    Dünyayı çiçek bahçesine çevirmek için dünyanın dört bir yanına göç eden bahçevanlara selam olsun…
    20 Nis 2025 12:33