Rusya-Ukrayna krizinde gözler İstanbul ve Pekin'de yapılan iki önemli toplantıya çevrilmişti. Son gelişmeleri Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu köşesinde değerlendirdi.
Rusya-Ukrayna savaşında müzakere ve tarafları barış zemininde buluşturma adına, performansı yüksek bir hafta geçti. İki ülke heyetlerinin barış görüşmeleri üçüncü turu, Çırağan Sarayı'nda yapıldı. Diğer beklenen önemli bir zirve ise Pekin’de gerçekleşti. Avrupa Konseyi Başkanı Antoniou Koşta ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Şi Jinping ile bir araya geldi. Avrupa, Çin'i Ukrayna'daki çatışmayı sona erdirmek için etkisini kullanmaya ikna etmeye çalıştı, ancak başarılı olamadı. Uluslararası kamuoyunun odaklandığı bu iki buluşma maalesef beklenenin aksine hiç sonuç vermedi. Hem İstanbul’da hem de Pekin’de protokol gereği gülümsemelere rağmen, tarafların gerilimli olduğu açıkça belliydi.
Yine bu konuda önemli bir gelişme BM Güvenlik Konseyi'nin 25 Temmuz’daki oturumunda yaşandı. ABD ve Çin’in daimi temsilcileri Ukrayna savaşı üzerinden sert bir tartışmaya girdi. ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Dorthy Shea, Çin’i Rusya’ya dolaylı destek vermekle suçlayarak, özellikle çift kullanımlı (hem sivil hem askeri amaçlı) malların ihracatının durdurulması gerektiğini savundu. Shea, Çin’in Rusya'nın saldırganlığını beslediğini öne sürdü ve Pekin'i bu tutumdan vazgeçmeye çağırdı. Bu suçlamalara Çin’in BM Daimi Temsilcisinin Yardımcısı Geng Shuang yanıt verdi. Çin'in savaşın tarafı olmadığını, ölümcül silah göndermediğini ve özellikle insansız hava araçları dahil olmak üzere çift kullanımlı ürünlerin ihracatını sıkı denetim altında tuttuğunu belirten Geng, ABD'yi suçlamaları Pekin'e yönelterek çatışmayı kışkırtmakla itham etti. Çinli temsilci, Washington'u daha yapıcı bir rol üstlenmeye ve barış görüşmelerine katkı sunmaya davet etti.
Hatırlanacağı üzere Temmuzun ilk günleri Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’a, Rusya’nın Ukrayna’da yenilmesi halinde ABD’nin tüm dikkatini Çin’e çevireceğini, bu nedenle Pekin’in böyle bir sonucu kabul edemeyeceğini söyledi. Çin, ABD’nin Asya’ya yönelmesini kaçınılmaz görüyor ve bu bağlamda Rusya-Ukrayna savaşının uzamasını stratejik açıdan kendisi için avantajlı sayıyor. Fakat Pekin’in kendi ülkesi lehine bu şekilde pragmatik tutumun aynısını (belki daha fazlasını) Washington sergiliyor. Savaş öncesi açıklamaları ve ateşe körükle gidilmesini hatırlarsak, ABD çıkarlarının bölgeyi uzun süreli bir kaosa dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.
Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul'da sonuçsuz üçüncü tur
Rusya ile Ukrayna arasında Türkiye'nin ara buluculuğunda İstanbul'da Türkiye-Rusya-Ukrayna Üçlü Toplantısı gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın küresel pozisyonunu güçlendirdiği toplantıya, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak da katıldı. Maalesef bütün görüşme süresi 40 dakika sürdü. Çatışmaların durdurulması yönünde güçlü bir adım atılmadı. Esir ve cenaze takası gibi bazı insani konularda taraflar mutabık kaldı ancak yeni esirlere ve yeni cenazelere sebep teşkil eden savaşın sonlandırılması için mesafe alınamadı.
Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi Sekreteri Rüstem Umerov başkanlığında Kiev’i temsil eden heyet, Rusya tarafına ağustosun sonuna kadar liderler arasında bir toplantı düzenleme önerisinde bulunduklarını, bunun kabul edilmesi halinde Moskova'nın yapıcı bir tutum sergilemiş olacağını ve bunu tüm ortaklara da göstereceğini açıkladı. Ukrayna Parlamentosu'ndaki İnsan Hakları Komiseri üyesi Yuriy Kovbasa da savaş esirleriyle ilgili olarak daha önce olduğu gibi çalışmaya devam edeceklerini belirterek, "Rus tarafına 3 yıldan uzun süredir esir olarak tutulan kişilerin serbest bırakılması için bir çağrıda bulunduk. Rusya tarafı da bunu kabul etti, özellikle de yaralı ve bu tür durumlarda olan esirlerin takas edilmesi” şeklinde konuştu.
Rusya heyetine başkanlık eden Kremlin danışmanı Vladimir Medinskiy ise yaptığı açıklamada: “250'şer savaş esirinin takası Belarus-Ukrayna sınırında tamamlandı; Rusya, 7 binden fazla Ukraynalı askerin cenazesini iade etti; Ağır yaralı askerler için süresiz takas mekanizması üzerinde mutabakat sağlandı” dedi. İstanbul zirvesinde en somut netice çevrimiçi çalışacak 3 teknik grubun (siyasi, askeri, insani) oluşturulması ve liderlerin bir araya gelmesine vurgu yapılması diyebiliriz. Fakat, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ukraynalı liderle bir araya geleceği ihtimalini çok düşük görüyorum. Artık kişisel anti faktörler devreye girmiş vaziyette.
Pekin zirvesi hiçbir sorunu çözmedi
Avrupa Birliği (AB) ile Çin arasındaki Pekin zirvesinin önemli konularından bir tanesi Ukrayna kriziydi. Fakat bu zirve ilişkilerin soğuk olduğu bir zamanda gerçekleşti. Mesela Çin, Pekin'deki Avrupa liderleriyle yapılan programı iki günden bir güne indirdi. Avrupa Konseyi Başkanı Antoniou Koşta ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile bir araya geldi.
Yukarıda değindiğimiz gibi son dönemde Pekin, tutumunu gizlemiyor: Çin için barış, ABD Başkanı Donald Trump'ın dikkatini Pasifik bölgesinden uzaklaştırdığından, Ukrayna'daki çatışma, Rusya’yı zorlayacak şekilde sonlanması Çin'in çıkarlarına uygun düşmüyor. AB ve Çin arasındaki ilişkilerde biriken diğer sorunlar arasında, Çin otomotiv sektöründeki rekabetin artması, nadir toprak metallerinin şeffaf olmayan ihracat kontrolü, Tayvan'a yönelik tehditler ve Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlalleri yer alıyor. Zirvede ulaşılan tek mutabakat, Paris İklim Anlaşması'ndan geri adım atmama taahhüdü oldu.
Rusya ve Ukrayna arasında derin görüş ayrılıkları devam ediyor
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya ve Ukrayna'nın barış anlaşmasına ilişkin mutabakat taslaklarında birbirine tamamen zıt pozisyonların devam ettiğini söyledi. Kommersant gazetesine yaptığı değerlendirmede Peskov, İstanbul öncesi "Taraflar arasında ciddi bir diplomatik çalışma dönemi bekliyoruz" ifadelerini kullandı. Derin ayrılıklar, çatışmalı bölgeler, güvenlik garantileri, tazminatlar ve yargı süreçleri gibi başlıklara dayanıyor. Rusya'nın topraklarına kattığı bölgelerin statüsü, Ukrayna'nın NATO üyeliği, savaş nedeniyle oluşan ekonomik kayıplar ve savaş suçları iddiaları, müzakerelerdeki temel anlaşmazlık noktaları olarak öne çıkıyor.
Buna ilaveten ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’daki çatışmanın çözümüne yönelik temaslarının sonuçsuz kalmasından ötürü sabrını yitirmeye başladığını söyledi. Fox News’e verdiği demeçte Rubio, Trump’ın halen barıştan yana olduğunu ancak artık somut adımlar görmek istediğini belirtti. “Başkan, temasların hiçbir sonuca ulaşmamasından dolayı hayal kırıklığı içinde. Rus tarafının savaşı sona erdirmek için bir adım atmasını beklemek konusunda sabrı tükeniyor" dedi. Temmuz ortasında yaptığı açıklamada da Trump, Rusya’nın pozisyonundan dolayı "son derece memnuniyetsiz" olduğunu belirtmiş ve ateşkes sağlanmaması durumunda yaklaşık yüzde 100 oranında ikincil gümrük tarifeleri uygulama tehdidinde bulunmuştu. Bu tehdit için 50 günlük bir süre tanıyan Trump, yine de tarafsız kaldığını savunmuştu.
İtalyan L'Antidiplomatico gazetesi, Batılı ülkelerin Ukrayna'yı bir sıçrama tahtası olarak kullanarak Rusya'ya yönelik askeri hazırlıklarını artırdığını öne süren çarpıcı bir analiz yayınladı. Makalede, İngiltere, Fransa ve Almanya öncülüğündeki Avrupa ülkelerinin, Ukrayna topraklarına konuşlandırılacak yabancı askerler ve uzun menzilli füzelerle Rusya'ya "kesin vuruş" kapasitesi oluşturmaya çalıştığı iddia edildi. Bu yorum bile gösteriyorki Rusya-Ukrayna krizi, güvenlik paradigmalarında yeni değişimi, Ukrayna'nın jeopolitik konumu ve Rusya'nın olası askeri ve diplomatik karşı hamleleri gibi konularda bölgesel ve küresel yansımalar oluşturacak. Son husus ise, Türkiye'nin “tarafsız ev sahibi” olarak iki taraf arasında güven inşasına katkı sağladığı ve özellikle Karadeniz'deki gıda koridoru anlaşması gibi somut adımlarda kilit rol oynaması. Elbetteki Ankara’ya kattığı pozitif imaja vurgu yapmak gerekir. Sonuç olarak, tek cümleyle Rusya-Ukrayna barış müzakereleri yeni bir çıkmaza girmiş vaziyette.