Samanyoluhaber.com yazarlarından Cuma Karaman, yeni köşe yazısını okurları için 'Kimlik değil karakter üzerine' başlığı ile kaleme aldı.
Toplumları bir arada tutan şey sadece anayasa, bayrak ya da ortak semboller değildir. Daha derin ve daha kırılgan bir bağ vardır: güven. Bu güvenin temeli ise kimlikler, ideolojiler ya da etiketler değil; insanın karakteri ve ahlaki tutarlılığıdır.
Bugün Türkiye’de, özellikle siyasal İslamcılar ve laik Kemalistler arasında sıkışmış bir kutuplaşma atmosferi yaşanıyor. Herkes “tarafını” belli etmek zorundaymış gibi hissediyor. Ama esas sorun burada başlıyor: Taraflar değişiyor, ama ilkesizlik ortak kalıyor. Kimlikler üzerinden yapılan siyaset, çoğu zaman ahlaki ilkeleri bastırıyor; vicdanın yerini çıkar, sadakatin yerini aidiyet alıyor.
Kimlikler Perde, Davranış Ayna
Siyasal İslamcılar bir dönem ahlak ve maneviyat söylemiyle halktan destek aldı; laik Kemalistler ise akıl, bilim ve modernleşme iddiasıyla sahnedeydi. Ne yazık ki her iki kesim de zamanla iktidara yakınlaştıkça, savundukları değerlerden uzaklaştılar. Dindarlık görüntüsüyle kurulan çıkar ilişkileri, ya da modernlik kisvesi altında yürütülen dayatmalar, toplumun güvenini zedeledi.
Artık şu gerçeği görmemiz gerekiyor: İnsanları kimlikleriyle değil, davranışlarıyla değerlendirmeliyiz. Bir kişinin başörtüsü takması, hac ziyareti yapması ya da ramazanda iftar vermesi onu otomatik olarak erdemli yapmaz. Aynı şekilde takım elbise giymesi, seküler görünmesi ya da Atatürk posteri taşıması da ahlaki üstünlük sağlamaz.
Güvenin Yeni Ölçüsü
Gerçek güven, bir insanın hak yememesi, yalan söylememesi, adaletten sapmaması ve zulme sessiz kalmamasıyla ölçülür. Bu evrensel bir ölçüdür; dini, ideolojisi ya da dünya görüşü ne olursa olsun herkes için geçerli olmalıdır.
O yüzden bugünün sorusu şudur: “Sen kimlerdensin?” değil; “Sen nasıl birisin?”
Yeni nesillerin önünde çok önemli bir sorumluluk var: Güveni sloganda değil, davranışta aramak. Ahlaklı, adil ve tutarlı insanların yanında durmak. Kimliklerin arkasına saklanan sahte güven ortamlarını sorgulamak.
Tecrübeyle Yazılmış Bir Uyarı
Şahsen ben, gücünü karakterden değil, kimlikten alan insanlara karşı temkinliyim.
Hayat bana şunu öğretti: Vicdanı, izanı ve inancı; güç, servet ya da çıkar ilişkilerine feda eden hiç kimseye güven olmaz. Ne siyasal İslamcı ne de laik Kemalist – eğer ilkesizse, fark etmez.
Kimliğine değil, ahlakına bakarım.Bu sadece bir kişisel kanaat değil; bir çeşit toplumsal vasiyettir. Çocuklarımıza bırakacağımız en kıymetli miras, bu bakış açısı olmalı:
“Kimin neye inandığına değil, nasıl davrandığına bakın. Çünkü kimlik perde olabilir ama karakter daima kendini ele verir.”
Son söz: Toplum olarak artık kimliklere değil, karaktere yatırım yapmalıyız. Aksi takdirde her gelen, bir öncekini aratacak; güven kaybı ise derinleşmeye devam edecektir.
Gerçek değişim, ilkelerle ve tutumla başlar. Bizim de arayacağımız güven adresi artık kimlik değil; ahlaktır, duruştur, eylemdir.